Bazılarınız, Im Juli'yi veya Eurotrip'i veya herhangi "aşkına kavuşmak için çıktıkları yolda başlarından ilginç maceralar geçen bir aşık"ı konu alan bir yol hikayesi izlemişsinizdir. Im Juli'de baş karakterimiz olan başlarda anti karizmatik Daniel Bannier, kime niyet kime kısmet bir şekilde Juli'ye ne demişti:
"Sevgilim, binlerce kilometre yol gittim, nehirleri geçtim ve dağları aştım, ıstıraplar çektim ve onlara göğüs gerdim, baştan çıkarılmaya karşı direndim, ve güneşi takip ettim, böylece karşına dikilebilip sana seni sevdiğimi söyleyebiliyorum."
Çok romantik, ciddi anlamda. Keşke ben de sonsuz maceralardan sonra aşkımın karşısına dikilip bu lafları edebilsem. Şimdilik bunu geçelim ve Eurotrip'e bakalım. Scotty ne diyor önceleri erkek sandığı, sonra zibidi ve meşe odunu ile dövmelik kardeşi tarafından aslında bir kadın olduğunu öğrendiği Alman güzeli Mieke'ye kavuştuğunda :
"Dinle, tüm Avrupa'yı gezdim. Çıplak adamlar tarafından takip edildim. İçinde hiç ama hiç uyuşturucu olmayan brownieler yedim. Bir abi ile kızkardeşin sevişmesini izledim. Bir robotun taşaklarını tekmeledim, bunların hepsini yaptım çünkü .... böylece sana tek bir şeyi söyleyebilecektim. Seni seviyorum, Mieke!"
Şimdi bu iki alıntıyı neden yaptım? Filmlerde bizi kandırıyorlar, bunu göstermek için yaptım. Siz kaç sevgilinize ilan-ı aşk etmek için bunları yaptınız? Kaç kere böyle bir aşk yaşadınız? Eğer geçmişinizde, bir kız kaçırdıysanız ve kızın iri kıyım abisinden eşşek üzerinde kaçtıysanız bunu anlarım, hakkınızı veririm. Ama sanmıyorum. Tabi eminim sevdiğiniz kızın gönlünü kazanmak için pek çoğunuz peşinizden koşmuşsunuzdur. Emek harcamışsınızdır. Ama ne yazık ki bunun konumuzla ilgisi yok.
Benim de belki vardır böyle hikayelerim. Özellikle, eğer o sıralar Beylikdüzünde oturuyor isem Beylikdüzü-Taksim nam-ı diğer 145t otobüsüne bindiğimde bir Scotty, ne bileyim Prison Break'teki latin aşkı Maricruz'un peşinden koşturan Sucre (2. sezondayım, en son vosvos çaldı, sakın spoiler vermeyin) kadar şey yaşamış oluyorum neredeyse. Ama düşünün bi, aşkınız - atıyorum - Ankara'da. Ve siz - yine atıyorum - İstanbul'dan sevdiğiniz kadına/erkeğe açılmak için yola çıkıyorsunuz. Ve işte karşınızda! Ne diyeceksiniz ona?
"Dinle bebeğim, senin için dinci bi amcanın arabasına otostop çektim. Herkesi tersleyen ikinci sınıf otobüs şirketinin muavinleri ile kapıştım, mola yerinde lpg tüpünün yanında sigara içtiğim için bi pompacıdan dayak yedim. O da yetmedi otobüsü kaçırdım. Kamyoncunun birine otostop çektim. Yine aynı kamyoncuyla, pilav üstü kuru yedim; benle çok uygunsuz anılarını paylaştı, benden de bekledi aynı şeyi ama yüz vermedim. Ve bunları bir şey için yaptım, seni sevdiğimi söylemek için!"
Amma romantik oldu di mi? Ben demiştim filmler insanı kandırıyor diye. Neyse blogumun bu en değişik, insana hiç bir bok katmayan yazısının sonuna geldim. Umarım bir daha yazmam böyle birşey. Evet pek günümde değilim. Sıçarım romantikliğe. Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)