30 Temmuz 2007 Pazartesi

Laurelin'e Ağıt

Ne oldu sana? Sen meyvaların soluk olduğunda dahi dallarının altına sığındığım ve uğruna türlü şarkılar yazdığım ağaçla aynı şey değilsin artık! Şimdi o cansız gövdende Ungoliant'ın ve Melkor'un pis zehirlerinin etkileri kendilerini belli etmekte; benim sevgili ağacımın gövdesinde, köklerinde ve dallarında ve kuruyup ölü ateş böceklerini andıran, şimdi ayaklarımın dibinde uzanan bir zamanlar altın olan meyvelerinde.

Ne yapabilirim ki artık senin için, seni hayata geri döndürmek için? Merhametin Tanrısı Nienna gibi diz çöküp ağlamaktayıp şimdi cansız olan gövdene yaslanıp, ve gözyaşlarımla kurumuş köklerini sulamaktayım. Sen herşeyimdin ve Mandos'un huzurlu ama ölü salonları ile aramdaki benim biricik kalemdin. sen benim aşkımdın...

Şimdi senin canlanan son tomurcuğundan, güneşi yarattılar. Ama bu güneş benim Laurelin'im değil. senin her biri ayrı bir güneş olan meyvelerinin tümüydü benim Laurelin'im. En ufak bir yaşam belirtisi gösterseydin bana, en ufak bir karşılık verseydin şarkılarıma o zaman hep senin yanında kalırdım. Tek bir meyve bile verseydin, hayatımla korurdum o meyveyi ve aşkımla beslerdim. Ama sanırım artık çok geç. Sen Anar, gökyüzünde parlarken ben uyuyacağım ve ne zaman ki yerini Isil'in loş gümüşi ışıklarına bıraktığında ben yolculuk yapacağım.

Hoşça kal ağaçların genç olanı, Aman'ın altın ağacı Laurelin!



Not : Eski bir yazı, tarihini bile hatırlamıyorum.


Hiç yorum yok: